Uluslararası emtia ticaret şirketi Traxys’in, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden (KDC) yasadışı yollarla çıkarılan koltanı Ruanda üzerinden satın aldığı iddia edildi. Küresel yolsuzlukla mücadele kuruluşu Global Witness tarafından yürütülen kapsamlı soruşturmaya göre, Traxys’in 2024 yılı boyunca Ruanda’dan ithal ettiği 280 ton koltanın önemli bir kısmı, KDC’nin doğusundaki çatışma bölgelerinden yasa dışı yollarla çıkarılıp ihraç edildi. Ruanda’dan gelen koltanın tamamını satın alan şirketin, tedarik zincirinde bu kaçakçılığı önleyici yeterli denetimi yapmadığı öne sürüldü.
KOLTAN’IN KULLANIM ALANLARI
Söz konusu koltan, yüksek iletkenlik özelliği sayesinde cep telefonları, bilgisayarlar, otomobiller ve elektrikli araçlarda yaygın şekilde kullanılan tantal metalinin ana kaynağı olarak biliniyor. Küçük bir telefon bataryasında dahi yaklaşık 40 miligram tantal bulunuyor. Bu durum, küresel enerji geçişi ve dijitalleşme süreçlerinde koltanı stratejik bir maden haline getiriyor.
Ancak bu kritik madenin çıkarıldığı Rubaya bölgesi, 2024 yılında Ruanda destekli isyancı grup M23’ün eline geçti. BM uzmanlarına göre, M23 buradaki koltan madenlerinden ayda yaklaşık 800 bin dolar gelir elde ediyor. Bu kaynak, örgütün silahlanma ve faaliyetlerini finanse etmesinde kilit rol oynuyor. Ruanda merkezli African Panther Resources şirketi, 2024’te Ruanda’nın koltan ihracatında ani bir artış göstererek Traxys’in neredeyse tek tedarikçisi haline geldi. African Panther’in, KDC’den yasadışı yollarla getirilen koltanı satın aldığı ve M23’ün bu satışlardan yüzde 15 oranında pay aldığı iddia edildi.
AB-RUANDA ANLAŞMASI TARTIŞMA YARATIYOR
Söz konusu gelişmeler, Avrupa Birliği’nin 2024 Şubat ayında Ruanda ile imzaladığı kritik ham madde ortaklığı anlaşmasını da tartışmaya açtı. Global Witness, AB’nin bu ortaklık kapsamında yeterli şeffaflık ve güvenlik mekanizmaları geliştirmediğini, böylece çatışma minerallerinin Avrupa pazarına girmesine dolaylı olarak zemin hazırladığını vurguladı. Avrupa Parlamentosu da 2024 sonunda Ruanda’nın KDC’deki çatışmalardaki rolünü ve AB Komisyonu’nun bu konudaki yetersizliğini sert şekilde eleştirmişti. Mart 2025’te ise AB, M23 liderlerine ve bazı Ruandalı subaylara yönelik yaptırımlar uygulamaya başladı.
Traxys ise suçlamaları reddederek yalnızca sorumlu tedarikçilerle çalıştığını savundu. Şirket, koltan alımlarında bağımsız denetçilerle iş birliği yapıldığını ve her teslimatın izlenebilirlik sağlayıcıları tarafından etiketlendiğini belirtti. African Panther de 2024’teki ihracat artışını COVID-19 sonrası toparlanmaya bağladı ve 70 tedarikçisinden 48’inin yerinde denetlendiğini iddia etti. Ancak her iki şirket de koltanın tam olarak hangi madenlerden çıkarıldığını kamuoyuyla paylaşmadı. Koltanın kökenini belirlemek için tantal ve niyobyum oranlarına dayalı analizlerin kullanıldığını belirten şirketler, bu yöntemin güvenilirliği konusunda ise bağımsız uzmanlar tarafından eleştiriliyor. Global Witness’a göre, farklı kaynaklardan gelen koltanların karıştırılması bu analizleri etkisiz hale getiriyor.
BM uzmanları, Rubaya’dan her ay Ruanda’ya en az 120 ton koltanın kaçırıldığını ve bunun son on yılın en büyük tedarik zinciri kirliliğini oluşturduğunu belirtti. Ruanda’nın resmi koltan ihracatı da bu iddiaları destekliyor. 2021’de bin ton olan ihracat miktarı 2023’te 2 bin tona yükselirken, 2024’te bu rakamın rekor seviyelere ulaştığı görülüyor. Ancak ülkenin üretim kapasitesi, bu artışı açıklamakta yetersiz kalıyor.
GLOBAL WİTNESS’DEN ÇAĞRI
Global Witness, çatışma bölgesindeki minerallerinin ticaretini engellemek için Avrupa Birliği ve üye devletlere bir dizi acil önlem çağrısında bulundu. Bu önlemler arasında Ruanda’nın M23’e verdiği askeri ve mali desteği sonlandırması, Avrupa’nın Ruanda’ya yönelik tüm resmi kalkınma yardımlarını dondurması, taraflar arasındaki stratejik ortaklıkların iptali, şeffaflık sağlayacak ticaret verilerinin kamuya açık hale getirilmesi ve AB’nin mevcut çatışma mineralleri düzenlemelerinin etkin biçimde uygulanması yer alıyor. Ayrıca şirketlerin OECD’nin durum tespiti kılavuzlarına uygun hareket etmesi ve bölgedeki barış süreçlerinin devam ettirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Kaynak: Global Witness